11 Ağustos, 2014

Balkon Keyfi

Herkese merhaba...
Sanırım bu sene ben leyleği havada görmüşüm, yine gezmelerdeydim. Ama uzaklara gitmiyoruz, Ankara'yı keşfediyoruz, çevre ilçeleri, yakınlarını...Bu haftasonu eşimin arkadaşının ailesinin Kazan'daki bahçe evindeydik...Güzel bir pazar günü geçirdik, hele ki çocuklar...Toprakla oynadılar, bahçede koştular, kedi, köpek, tavuk vb bir sürü hayvanla tanıştılar, bizimle birlikte domates, biber topladılar, bağında kavun karpuz gördüler...Güzel bir pazar günüydü :)

Yorgun döndük geç vakit eve, bu pazartesiye yazacağım yazıyı da yazamadan yattım (dün yani 10 Ağustos pazar günü hakkında farkındaysanız başka hiç bir şey yazmıyorum, sabah erkenden görevimi yerine getirip uzaklaştık tüm haberleşme araçlarından...hiç olmazsa eve dönene kadar umut etmeye devam edebileyim diye...)
Son bir haftadır balkonumla ilgili bir yazı için döküman topluyorum. Nasıl yani diyeceksiniz, hemen anlatayım. Benim evimin ince uzun bir balkonu var, oturmaya pek elverişsiz, çiçek yetiştirme konusunda verimsiz ama bol bol kirlenen, eziyet eden bir balkon. Çok keyif yapma şansımız yok balkonda , Ankara'nın eski evlerine aşina olanlar bilir, yandaki apartmanla balkondan balkona çay kahve servisi yapabilecek kadar yakındır balkonlar, dolayısıyla şöyle rahat bir keyif yapamazsınız.Ama ben tüm olumsuzluklara rağmen balkonumu çiçeklerle donatmaya arada örgümü alıp keyif yapmaya çalışıyorum. Geçtiğimiz hafta içinde yazlık çiçeklerimin hepsi yavaş yavaş çiçeklendi, ben de size onlar açtıkça resimledim. Doküman toplama işim buydu. Bu arada bu çiçekler yaz çiçeklerim, kış gelince saksılar kışa uygun çiçeklerle donanıyor...



Efendim bu gazanyam, aynı saksıda bir iki rengim daha var ama onlarda çiçek yoktu size sadece bunu resimledim .

 


Bu her yaz balkonumun olmazsa olmazı fesleğenim...

 

Fesleğenim komşusu süs biberim, ama süs olarak kalmadı eşimle ben o biberleri yedik, şimdi yeniden çiçeklendi :)


Bu benim derme çatma yaptığım minik bahçem, bir kasa, çöp torbası, toprak bahçemi oluşturdu, içine iki kö domates iki kök biber diktim. Domatesim kızardı yedik, biberlerim hala çiçekli bir türlü dökmediler :(




Bu güzellikler ise glayöllerim....Babamın bahçesinde renk renk var bunlardan, ben de heves ettim saksıya dikiverdim bir kaç soğan. Paket karışık renkliydi, çiçekler açtıkça süpriz oluyor bana da...Ben bakmaya doyamadım bunlara ....

Henüz çiçek açmayan sardunyam ve sakız sardunyalarım var. Annemden getirmiştim yeni köklendiler, diktim tutmuşlar ama daha yeni yeni yapraklanıyorlar...Çiçeklensinler hemen onalrı da resimlerim :)

Şimdi de keyif kısmına geldi, küçük balkonumda bu çiçeklerin arasında ara sıra elime örgümü alıp hatta bazen kitabımı alıp keyif yapıyorum. Bugünlerde elimde Umberto Eco'nun Prag Mezarlığı var, birkaç tane de sırada bekleyen kitap.

Elimde ise çok zamandır "mutlaka örmeliyim" dediğim şal...O kadar beğendiğim bir modeldi ki aynı anda iki tane başladım, biri beyaz biri kırmızı...beyazın kenar sırasındayım...


 

Haydi ben örmeye devam edeyim de sizi fazla merakta bırakmayayım...

04 Ağustos, 2014

Bezginlik...

Merhaba herkese, tatilden döndüm.." Ne tatili ?? herhalde ara verdi onu kastediyor", diyenleriniz olacaktır, aradan değil gerçek tatilden bahsediyorum. En son yazdığım yazıdan sonra, Eylül'ümü aldım, anneanne ve dedemizi ziyarete gittik. Geçen senenin rekorunu kıramadık, bu yaz sadece 38 gün kalıp döndük :) Ama güzel bir tatil yaptık. Fotoğraf çekme işinde biraz daha istekli ve kabiliyetli olsam sizlerle bizim oraların ne güzelliklerini paylaşırdım ama, ümitsiz gibiyim bu konuda...

"İyi de bezginlikle ne alakası var? Ne güzel tatil yapmışsınız, muhteşem bir dönüş beklerdik biz senden ", diyeceksiniz, ama yok öyle olmadı. Dinlendim dinlenmesine, hatta kızım kollukları takıp "cuppa!" yapmayı çok sevdiği için uzun zamandır tadını çıkaramadığım kadar çok denizin ve güneşin tadını çıkardım ama Ankara'ya dönünce bir şeyler oldu...Sanki hiç tatil yapmamış gibi canı sıkkın, yorgun, bezgin bir ruh haline büründüm. Ankara o kadar sıcak o kadar sıcaktı ki, çoğu gün elime hiç bir iş almadan bitti günüm. Tatilde örmeye başladığım eve dönüşte biter diye umduğum işler bile hala beklemede...Bezginliğim o kadar arttı ki geçen Facebook'da paylaştım bunu. Yorumlar biraz hareketlendirdi beni, yarım örgülerden birini örmeye devam ettim. 

Pazar sabahı ise sanki içimdeki negatif enerjimi boşaltmam gerektiğini hissetmiş gibi kardeşim ve eşi, " haydi kahvaltıya Kızılcahamam' a gidelim " diye telefon ettiler. Hemen hazırlandık ve düştük yollara...Önce Kızılcahamam'da kahvaltı, sonra piknik yerlerinde ufak bir mola, sonra Güdül üzerinden Beypazarı...Akşam yemeği yerine geçecek geç bir öğle yemeği, Beypazarı'nda gezinti ve Ankara'ya dönüş...


Kızılcahamam-kahvaltı mekanı


Benim için çok güzel bir gün oldu, keşke daha iyi bir fotoğrafçı olsaydım da sizlere daha güzel resimler ulaştırabilseydim. 


Yeşilöz Köyü girişi-su molası



Burası üzerinden geçtiğimiz köprünün altında akan akarsu, kenarında piknik yapıyorlar, hatta içind eyüzenler bile vardı...Köprünün üzerinde Süvari yazıyordu, Güdül'den sonra Beypazarı'na doğru bir yerde ....






Beypazarı yolunda yolumuzu kesen keçi sürüsü :))


 
 
Pazar günü Beypazarı' da tatil yapıyordu...Turist çok ama açık yer azdı :(
 
Bu arada dönüş yolunda yol kenarında tarlası olan yaşlı bir amcadan 4 kilo kadar domates aldım, kilosu 1,5 liraydı...E ne var bunda diyeceksiniz, ama yaz ortasında bile Ankara marketlerinde (pazarda da durum aynıymış) domatesin güzelini (!) 3,5 liradan almak zorunda kalanlar benim bu domates alışverişi karşısında duyduğum heyecanı anlayacaktır.

Eve gelir gelmez kalite kontrol yaptım, amca sonuna kadar haketmiş o parayı, harika bir domates :)

Bu arada neden 4 kiloda kaldı hemen anlatayım, çok yağmur yağdığı için amca tarlaya girip rahat rahat toplayamadı domatesleri, biz de akşam vakti yormayalım dedik, toplayabildiği kadarını kardeşimle paylaştık. Bana kalsa tarlayı bozar getirirdim eve :)